18 Ekim 2015 Pazar

Çalışan Annelerin Haftasonu..

   Dikkat ederseniz Çalışan anne dedim Çalışan kadın demedim yoksa o konuya değinirsek ev temizliği,yemek,alışveriş,kendine zaman ayırma,eşinle vakit geçirme...gibi uzayıp giden bir liste var ki gerçekten hiç bahsetmek istemem.. Ben kadınların annelik yönünün haftasonu nasıl geçiyor ve çocuklarla ilişkisi konusuna özellikle değinmek istiyorum..

  İkinci kızımı da 3 yaşına getirdikten sonra artık gönül rahatlığıyla (okul müdürünü sütüydü,yemeği,kıyafeti her türlü kıl tüy için 7/24 arayan bir anne olarak tam olarak gönül rahatlığıyla olmasa da..) iş hayatına geri dönme zamanım geldiğine kanaat getirerek bir kaç haftadır yoğun bir tempoya girmiş bulunuyorum.

  Nasıl geçer bir annenin haftasonu?? Her sabah çocuğunu erkenden sıcak yatağından kaldırıp saat 7:00de okula bırakıp akşam 19:00da almak zorunda olmanın vicdan azabıyla her haftasonunu çocuklara adamak istemesi kaçınılmaz tabii.. ama gerçeklere gelince, iş kadınlarından nerdeyse superman olması beklendiği için bu zamanın nekadarı çocuklara kalıyor orası tartışılır doğrusu.. haftasonunun ne kadarı tatil hakkınız o da ayrı bir mevzu ama cumartesi çalışmayan şanslı kesime giriyorsanız aslında cumartesinin de gerçek anlamda tatil değil full time koşturma günü olduğunu bilirsiniz ama en azından pazar günü dinlenme şansısınız oluyor..

  Aslına bakarsanız asıl bahsetmek istediğim konu şu ki çevremde gözlemlediğim kadarıyla yukarda da bahsettiğim vicdan azabının eşliğinde çoğu anne zaten sınırlı olan zamanını çocuklarla eğlence merkezlerinde avm lerde koşturarak geçiriyorlar. Tabii ki iyi niyetle yapıyorlar ona sözüm yok ama bunun ne çocuklar ne de anneler için çok verimli bir haftasonu olduğunu düşünmüyorum çünkü hem anneler birşeylere yetişme stresiyle geriliyorlar hem de fiziken dinlenememiş olarak haftaya başlıyorlar. Çocuklar yönünden bakarsanız onların da asıl istediği annesiyle verimli bir zaman geçirmek..öyle uzun boylu faaliyetler yapmaya da gerek yok onlara zaten okulda doyuyorlar sadece sarılıp oturmak ve onlarla sohbet etmek bile yeterli..hatta küçümsemek yanlış olur çocukların en çok istediği şey bu bence..birkaç haftadır  haftasonları sabah kalktığımızda kucağımdan ayrılmak istemediklerini gören biri olarak bunu gayet içten söyleyebilirim...O yüzden sabahları onlarla yatakta 1 saat oynayın ,onlara sarılın bol bol.. inanın çocukluklarına dair sadece bu kalıcak akıllarında, gidemedikleri eğlence merkezleri değil...

14 Ağustos 2015 Cuma

Sıcak yaz günlerinde muazzam bir lezzet..

Limonatayı pek de sevmeyen biri olarak gönül rahatlığıyla iddia edebilirim ki böylesine bir lezzete daha önce rastlamadım..üstelik öyle pratik bir tarifi var ki şu sıcak yaz günlerinde hazır aldığınız limonata ve meyve suları için pişman olucaksınız..

Malzemeler:

2 adet limon,
1 adet portakal
2 su bardağı kadar şeker(daha az da olabilir göz kararı ve ağız tadına bağlı.. Ama şunu söylemeliyim ki sırf limon suyundan  yapılan limonata kadar şekere ihtiyaç duymuyorsunuz.)
3lt su
Bir tutam taze nane yaprağı

Yapılışı:

Portakal ve limonları rendenin en ince yeriyle rendeliyorsunuz. Rendelediğiniz kabukları şekerle iyice yoğuruyorsunuz ve yarım saat ya da 1 saat kadar bekletin. (baknz.  Foto)
Kabuğunu rendelediğiniz portakal ve limonların beyaz kısmını mutlaka bıçakla soyun. (bknz. Foto) Soyma işleminden sonra portakal ve limonun suyunu şekerli kabukların üzerine sıkın. Üzerine 3 lt suyu ilave edip iyice karıştırın ve nane yapraklarını da içine atarak buzdolabında en az 1 saat beklettikten sonra servis yapın..

Afiyet olsun..

"Bana adını sor"izlenmesi gereken bir film..

Klasik  bir konusu var ama başarılı bir şekilde kurgulanmış.. İçindeki duyguları hissettiriyor yani bol bol ağlamak isteyenler için iyi bir seçenek..

Yetimhanede büyüyen iki çocuktan kız olanı, oğlana çocukluğundan beri aşıktır ama çocuk maalesef başka bir kıza aşık olur.. Çocuk genetik olara annesinden alzaymır a çok benzeyen bir hastalık almıştır ve gün geçtikçe kasılmalar artar ve çevresindekileri unutmaya başlar.. Sonunda sevdiği kız da onu terkeder ve çocukluğundan beri ona aşık olan yasemin ona bakar.. İşte burda gerçek aşk sorusu çıkıyor insanın karşısına, asıl olan vefa, sadakat mi diyorsun ve bunlar başıma gelse ne yapardım diye sormadan edemiyor insan kendisine..

Sonu da dramatik bir şekilde bitiyor ama tekrar tekrar izlemek isteyebileceğim bir film.. Kesinlikle tavsiye ederim..

İçinizde bir müziğiniz olsun.. depresyon mu o da ne?

Bir müziğiniz olsun içinizde nerde nezaman olursanız olun dönüp içinize baktığınızda güzel şeyler fısıldasın size..

Sabah kalkınca içinizdek ritme bakın o size söyler gününüzün nasıl geçeceğini.. Dinleyin bakalım nihavent mi, rock mı, jazz mı? Türü hiç önemli değil yeter ki neşenizi, enerjinizi yerine getirsin..

Öyle bangır bangır müzik dinlemekten bahsetmiyorum,  o şekilde yakalanmaz o ritim.. Nasıl mı olur? İçinizde hiçbirşey bırakmayarak.. Bir gün ağlamak mı geliyor içşnizden? Yataktan kalkmak istemiyor musunuz? Çok mu canınız sıkkın? Hemen sarılın kağıda kaleme içinizden gelenleri yazın, dökün içinizi.. Duygusal bir film açın ağlayın böğüre böğüre.. Bakın bakalım ertesi gün sabah kalktığınızda içinizdeki müzik ne çalıyor, farkı göreceksiniz..

İnsan  herşeyden öne kendini mutlu etmeyi bilmeli gerisi sonra gelir zaten ama önce mutlu olmak zorındayız ki yaşama isteğimiz olsun, çocuklara, eşimize, sorumluluklarımıza karşı enerjimiz olsun..

Bir amacı olmalı insanın bu hayatta.. Programlı olmalı hayatı.. Tabii ki başımıza ne gelecek Allah bilir ama öyle diye kendimizi hayatın akışına bırakmyı ben doğru bulmuyorum..

Bir programınız olsun her gün. İlla büyük şeyler anlamayın dediğimden her sabah kalktığınzda o gün ne yapacağınızı bilin.. Küçük küçük hedefleriniz olsun.. Ne iş yaptığınız ne olduğunuz hiç önemli değil. Benim yoğun çalıştığım zamanlardan kalan bir alışkanlık belki ama haftalık ne yemek yapacağım bellidir, sabah kalkınca o günkü iş rutinim ve haricinde çocuklarla veya arkadaşlarla ne yapacağım bellidir.. Hangi saate kadar ev işlerini bitirip hangi saati kendime ya da çocuklara ayıracağım da.. Aksi olursa kendimi boşlukta sallanıyormuş gibi hissederim..

Çocuklarımza da programlı olmayı öğretmeliyiz bence.. Saçma sapan programları olsun ama olsun.. Sabah kalkınca sorun bugün ne yapmayı düşünüyor parka mı gitmek istiyor, resim mi çizecek, çizgi film mi izleyecek?

Çoğu ev hanımını depresif ruh halinde görüyorum hayır monoton bir hayatınız var diye öyle olmak zorunda değilsiniz.. Sabah kalkın, spor yapın, ya da müziği açın göbek atın gerekiyorsa enerjinizi yakalamak için ne gerekiyorsa yapın, silkinin kendinize gelin.. Ütü mü yapmanız gerekiyor? müzik eşliğinde çocuklarla beraber oynayarak yaptım bugün ütüyü.. Sonuç ne oldu? Çocuklara sorarsan anneyle oyun oynadılar, bana sorarsan müzik eşliğinde stres attım ne o da ne? Ütü de yapılmış bu arada.. Oooh bu sıcakta söylene söylene başıma ağrılar gire gire yapacağıma arada kaynadı gitti:)))

Küçücük çocukları kendinden geçmiş, amaçsız, şimdiden depresif görüyorum.. Önce biz kendimize çeki düzen vereceğiz yoksa çocuklar bizim ruh halimizi yansıtıyolar zaten..

Kendi kendini mutlu etmeyi bilen, hedefi, programı olan, sorumluluk duygusu gelişmiş çocuklar yetiştirirsek başka hiçbirşey öğretmeye gerek yok zaten o çocuklar her konuda başarılı olurlar..

17 Haziran 2015 Çarşamba

İkbal Termal Spa& hotel hatıraları..




     Afyon da tatil yapacaksanız ve 5 yıldızlı  termal hotel de bir tatil düşünüyorsanız kesinlikle İkbal termal otel i tavsiye ederim..

Kalite olarak gerçekten gönül rahatlığıyla  herşey  1.sınıf diyebilirim..

Odalar ve otelin heryerinde en kaliteli malzeme kullanılmış ve görebileceğiniz en temiz otellerden..heryer mermer ve gıcır gıcır..




Yemeklerin lezzeti anlatılmaz yaşanır her öğün et ve balık çeşitleri hem bol hem de bütün yemekler en ksliteli restourant formatında, servislerve hizmet müthiş..Sucukları hiç anlatmıyayım..  Açıkçası buraya gelmeden önce fiyatlar termal otele göre çok yüksek gelmişti ama geldikten sonra sebebini anladım.. 

Yalnız kesinlikle tam pansiyon gelmenizi tavsiye ederim, bizimki öyleydi öğle yemekleri çok sakin oluyor ve istediğiniz zaman cafede çay kahve sınırsız içebiliyorsunuz, yarım pansiyonlarda sadece ikindi çayı ve öğle yemeği yerine, kek, poça tarzı servisler var.. 

1 açık erkek bayan karışık havuz, 1kapalı bayan havuzu, 1 kapalı aqualı karışık havuz ve 1 termal havuz var, havuzlar gayet temiz.. Benim gibi güneşlenmek için açık bayan havuz beklentisi olan varsa maalesef bayan havuzu kapalı alanda o konuda aradğımı bulamadım.. 

Spa merkesi gayet güzel, fitness salonu çok büyük ve aletler yepyeni kullanmaya kıyamıyor insan..spor hocası ve diyetisyen var, yağ ölçümü de yapılıyor..

Gece alkolsüz eğlence arayanlar için night club da var.. Ben uğradım mezuniyet gecesinden gelen gençler vardı ve   bayağı eğleniyorlardı😊
Ayrıca canlı müzik de her akşam var.. 


Çocuklar için mini club hizmeti gayet güzel, oyun alanı çok büyük çocuklar hiç sıkılmıyor. Çocuklara ilgi alaka da gayet profesyonel. Ama 4 yaş altı velisiz alınmıyor maalesef.. 



Bahçedeki oyun alanı



İkbal den çıkar çıkmaz yine İkbal in kendine ait olan Afium outlet çarşısı var hem eski Afyon evlerinin şeklinde yaparak eski dokuyu korumuş hem de beymen, koton, mango, mavı jeans, lacoste, nike, english home, madam coco gibi arıyacağınız bütün markaların outlet mağazaları var.. Yani  hem avm gibi aluşveriş yapıp hem de kapalı alanda kalmadan hava alıyorsunuz.. Dinlenebileceğiniz Mado, Özsüt gibi cafelerin yanısıra  kaliteli restourantlar  da var.. Açıkçası ben en çok çarşıyı beğendim.. 




Aktiviteler ve eğlence çok fazla değil ama istediğiniz sakin, huzurlu, dingin, lezzetli ve kaliteli bir tatilse aradığınız yer burası diyebilirim.. 



Magesty Mirage Park Resort'tan hatırımda ve gönlümde kalanlar..


Tatiller biter,fotoğraflar kalır...yediğim içtiğim benim oldu ben size gördüklerimi anlatayım😉 memnun olduğum olmadığım noktaları anlatayım ki en kısa zamanda siz de gidin😄

Bol fotoğraflı bir anlatım olsun ki görsellerle pekiştirelim.. 

Ben 2 küçük çocuklu bir anne gözüyle anlatacağım siz de ona göre dinleyin.. 

Magesty Mirage Park Resort, Magesty grubunun Kemer Göynük'teki 5 yıldızlı otellerinden biri..Gördüğüm kadarıyla  Otel müşterilerinin %70i Rus, %10ingiliz,%10türk,%10diğer milletler diyebilirim.. 

Otelin mevkii gerçekten güzel hem dilerseniz yeşillikler içinde bir tarafı dağlara bakan, portakal ağaçları içinde   huzur bulabileceğiniz kadar şehirden uzakta, dilerseniz de otelin kapısından çıkar çıkmaz Göynük çarşı ya girebileceğiniz kadar şehrin içinde.. 

Dışarda aquasıyla beraber 2 büyük yetişkin havuzu ve 2 büyük çocuk havuzu,  içerde de 1 adet yetişkin havuzu mevcut.. Havuzları gerçekten şuana kadar gördüğüm en temiz havuz diyebilirim(bone takma zorunluluğu olmamasına rağmen) Üstelik bazı otellerin yaptığı gibi insanın genzibi yakacak kadar klor basılmamış suyuna, hiç rahatsız etmiyor.. 



Çocuklar havuzdan çıkmadan doyasıya oynadılar ve çok şükür mikrop kapmadılar. (her tatil sonunda hastaneye taşınmaktan fenalık gelmişti) 

Gölet yanında, havuz başında, yeşillik alanda olmak üzere müsait olan her yerine cafe yapılmış olup 2 adımda bir oturup insana çay, kahve içme ihtiyacı hissettiren cazibeli mekanlar.. 



Yemeklerin çeşidi ve lezzeti gerçekten mükemmel.. Orda kaldığumız süre içinde her öğlen ve akşam balık ve ızgara et çeşitleri yemekten benim gibi et aşığı birine bile sebzeyi özletti.. 
Ayrıca tatiliniz boyunca 1 kere ücretsiz olarak alacarte restorant dan rezervasyon yaptırıp müthiş bir yemek keyfi yaşıyabiliyorsunuz. Menüler mükemmel, italyan restourant, balık restourant ve türk testourant dan dilediğinizi seçebiliyorsunuz gerçekten menüler 1. Sınıf.. Biz balık restorantı seçtik ama size tavsiyem rezervasyon için erken davranmanız, yer kalmayabilir.. 

Ben özellikle etlerde pişirilirken alkol kullanılıp kullanılmadığını müdüre de aşçıya da sordum. Normalde sınırsız alkol olan ve genel olarak alkol kullanan insanlara hitap eden bir otel olmasına rağmen sadece ortada şarapla birlikte pişirilen et dışında yiyeceklerde  alkol kullanmadıklarını söylediler. O tür yiyecekleri özellikle herkesin içinde yapıyoruz ki alkol kullanmayan müşterilerimiz tercih etmesinler dediler.. 





Biz çok fazla katılmasak da ilgilenenler için gece canlı müzik, disco, akşam çeşitli gösteriler de mevcut.. 





Denizin temizliğini zaten söylememe gerek yok Akdeniz.. 



 Dilediğiniz yerde türk kahvesi de dahil olmak üzere istediğinizi içebileceğiniz gibi hamaklarla dolu yeşillik alanda da gözleme ve piknik  keyfini sunuyor.. 
 


Bulduğum eksiklere gelince, baştan belirttiğim gibi 2 çocuklu bir anne olarak mini club hizmetini çok beğenmedim.. 4 yaşından küçükleri velisiz almadıkları için Azra yı maalesef kısa süreli bırakabildim ama Serra 5 yaşında olduğu için onu bıraksam da çocuklara çok profesyonel bir ilgi olmadığını gördüm şöyle ki boya kalemleriyle boya yaptırıyolar ya da çizgi film açıyılar, bahçesinde parkı var orda oynatıyorlar fakat çocukları bırakıp aldığınız esnada çok da dikkat edilmediğini farkettim ve hoşuma gitmedi zaten kalabalık bir ortam ve çok fazla Rus olduğu için mini club çalışanlarının bile çoğu Rus, sadece 1 görevli türk var.. Ben bu konuda otele de şikayetimi bildirdim sizin de bilginiz olsun.. Ama her akşam çocuk animatörleri mini disco ile ya da ayrıca ücretli etkinlik köşesinde de farklı aktiviteler snuyor yani çocuklar hiç sıkılmıyor.. 

Eşimin tek beğenmediği nokta da fitness salonunun küçük olması, aletleri çok yeterli bulmamış sanırım.. 

Türk hamamı ve ayrıca ücretli spa ve masaj hizmetleri de var.. 


Ayrıca günü birlik turlara da katılmak mümkün, biz Olympus telefrikle dağın tepesine çıktık ordan Ulupınar şelale restourant a ve ordan da Olympus antik kent ve plajına gittik bir günde 4 mevsim yaşadık diyebilirim eşsiz bir zevkti kesinlikle tavsiye ederim.. Koyları gezmek isterseniz tekne turları da var..


Olymous antik kent


Olympus telefrik top of the mountain


ULUPINAR ŞELALE RESTOURANT



28 Mayıs 2015 Perşembe

Belki biraz garip ama etkili eksiksiz valiz hazırlama teknikleri..

   Her gün hava birgün şöyle bir gün böyle ısınmadı derken tatil sezonu da geldi çattı yuppy!!

   Tatile gitmek iyi hoş güzel de siz de benim gibi valiz hazırlamaktan nefret eden tiplerdenseniz bunu hem kendiniz için eğlenceli hale getirebilir hem de her seferinde birşey unutmaktan kurtulabilirsiniz..

  Çocukların eşyaları, ıvır zıvır bütün aile fertlerinin teferruatları derken oraya gittiğiniz de bu da unutulur mu yahu demeniz hiç de anormal değil..

  Öncelikle valiz hazırlığına başlamadan kafanızda ana kategoriler belirleyin ve onları not alın örneğin: Plaj, Banyo, yol, giyim, ecza, yemek  gibi.
Bu ana kategorilerin içinde örneğin plaj için gereken ne varsa detaylı hazırlayın, banyo için alınacaklar, yolda lazım olacaklar, ecza olarak sizin ve çocukların ilaçları gibi tek tek kategori bazında hazırlayın.

  İkinci ve zevkli aşama ki bu da hazırladıklarınızın sağlaması gibi olacak: tatilinizden 1gün hayal edin şöyle ki, sabah kalkıp yüzümü yıkayıp dişimi fırçaladım(hemen soruyoruz kendimize fırçayı, macunu aldım mı?) örneğin çocuklarla plaja iniyoruz yanımızda neler var düşünün! (çocuğun plaj kovasını, kolluğunu, mayosunu, gözlüğünü, şapkasını aldım mı gibi:))

Son olarak da kıyafetlerinizi yanınıza alırken kombinleyerek koyun valize.. yani hangi pantolonla hangi gömleği giyeceğim, hangi aksesuarı takacağım, hangi ayakkabıyı giyeceğim, kullanıyorsanız hangi eşarbı takacağım... Bu hazırlarken belki zor gelecek ama hem gereksiz ve rastgele eşya taşımanıza gerek kalmıyacak hem de orada hiçbişey düşünmeden çıkarıp giyeceksiniz...

   Bu arada çocuklu anneler için eğer siz de bizim gibi uzun yola arabayla çıkacaksanız yolda onları oyalamak için yanınıza oyuncak, yiyecek v.s almayı ihmal etmeyin..

Hadi iyi tatiller herkese...

21 Mayıs 2015 Perşembe

Çocuklarla renkleri ve saymayı pekiştirme oyunları..






Çocuklar yazı tahtası olarak kullanmaktan  bir süre sonra  sıkılıyorlar  mıknatıslı harfleriyle de henüz yazı yazma yaşında değiliz... Babasıyla Azra harflerle  yeni renkleri pekiştirme oyunları keşfetmişler benim de çok hoşuma gitti hemen paylaşmak istedim...





1)Harfleri karışık olarak koyuyorsunuz içlerinden bir renk seçip mesela ' hadi sarıları toplayalım' diye diğer renklerden ayırmasını istiyorsunuz. 


2)her bir rengi tahtanın bir köşesine koyuyorsunuz sonra karışık harflerin içinden seçerek aynı renkleri köşedeki eşinin yanına dizmesini istiyorsunuzp.. Azra bu oyunu çok sevdi normalde renkleri karıştırmasına rağmen bir hayli katılımcı olduğundan kırk yıldır renkleri biliyor gibi davranıyordu:)

  3)Aynı renkteki harfleri sayarak da sayıları da pekiştirebiliyoruz..


4) Renk bazında düşünerek bir sistem oluşturuyorsunuz örneğin sarı, turuncu, mavi tekrar sarı, turuncu..... buraya hangi renk gelecek diye soruyorsunuz. (tabii bu oyun biraz daha büyük çocuklar için uygun.) 
Büyük kızım Serra sayıları ve harflerin bir kısmını tanıdığı için onunla  sayı çalışmaları ve isim leri yazma çalışmaları da yapıyoruz ama ben daha küçükler için de bu tür oyuncsklardan nasıl yararlanabiliriz onu anlatmak istedim. 
Böyle harfleriniz ve tahta olması da şart değil aynı oyunları renkli mandallarla halının üstünde de oynayabilirsiniz. Benden fikir vermesi gerisi sizin hayal gücünüze kalmış.. 


20 Mayıs 2015 Çarşamba

Botanik Park'ta keyifli bir gün..


Çocuklarınızla son derece  keyifli bir gün geçirebileceğiniz huzur ve eğlenceyi aynı mekanda bulabileceğiniz  nadir yerlerden.. ama bazı eksiklikleri de yok değil oyüzden merak edenler için  her yönden değerlendirmeye çalışacağım.. 


Düğüm şeklinde yapılmış tünel kaydırak oldukça ilgi çekici ve eğlenceli(serra ilk denemede korkmasın diye beraber kaydık da ordan biliyorum :) hem tırmanırken efor sarfettiriyor hem de kayarken eğlendiriyor) 

Sizin de çocuğunuz benimki gibi dinazor hayranıysa bir kaç tane dev dinazoru görünce sevinç çığlıkları atabilir.. 

Ördekler ve göl gerçekten çok huzur verici ayrıca gölde yunuslarla ailece gezi yapabilirsiniz  ama göl maalesef okadar da temiz değil.. 


Şişme oyun alanı gerçekten benim kızların favorisi oldu hem tırmanıp canları acımadan atlayış yapabiliyorlar hem de doyasıya zıplayıp kayabiliyorlar ama haftasonu her çocuk için  sadece 10dk sı 5tl. (haftaiçi daha uzun süreymiş.) belden bağlamalı trambolin, küçük sandal ve akülü araba kiralama gibi oyunlar için de jeton almak zorundasınız ve her jeton 5tl.

Park alanı temiz ince kum üzerine kurulmuş ve çocuklar rahatça kumda çıplak ayak gezip oynayabiliyorlar.. 

tünel kaydırağa tırmanırken Serra.. 

Yorulmuş minik kuşlarım..

  Hoşuma gitmeyen yönü oturacak doğru düzgün bir cafe veya restourant tarzı bir yer olmaması.. Öyle bir yer için büyük bir eksik..  yorulup birşeyler yemek veya bir kahve içmek istiyorsunuz ama maalesef sadece düğün organizasyonları için bakırköy belediyesinin bir yeri var ama o da cafe tarzı bir yer değil kısacası beklentimi pek karşılamıyor o açıdan hayal kırıklığıydı benim için çünkü eğer yemek yiyip dinlenebileceğimiz bir yer olsaydı akşama kadar orda kalabilirdik.
Etrafta fotoğraf çektiren bol bol gelin ve nişanlı çift görebilirsiniz gerçekten de bunun için çok uygun bir yer..

Giriş için bir ücret alınmıyor. Bir de insanlar çoğunlukla hazırlıklı bir şekilde pikniğe gelmiş aslında belki de o yüzden beklediğim gibi bir yer yok çünkü herkes pikniğini yapıp dinlenip doyasıya eğlenmeye devam edebiliyor siz de hazırlıklı giderseniz güne  daha mutlu bir   şekilde devam edebilirsiniz.. 

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Tuvalet eğitimi denen kabuslu süreç..



  Öncelikle iki çocuk annesi ve ikinci kızında da tuvalet eğitiminin tam ortasında  biri olarak şunu söylemeliyim ki altına kaçırma olmadan,  orası burası kirlenmeden tuvalet eğitimi OL-MAZ.. Bir kere bunu kabul etmek  ve eğitime başlamadan bunu göze almak lazım çünkü bu da eğitimin bir parçası.. Çocuk o ıslaklığı, pisliği hissedecek ki rahatsız olsun ne yaptığını idrak etsin. Unutmayın ki bugüne kadar bez den ne yaptığının farkında bile değildi. (Bezler ıslaklığı hissettirmediği için). Bırakın öncelikle kaka nedir, çiş nedir onunla bir tanışsın..


  Böyle söylediğime bakmayın gerçekten bu konu sabrı çok zorlayan bir süreç ve bana da inanılmaz zor geliyor hatta şöyle söyliyebilirim ki çocuk yetiştirmede bana en zor gelen dönem tuvalet eğitimi.. Yani burda yazdıklarımı biraz da kendime söylüyorum..  Sürekli  kendi kendime telkinde bulunuyorum altına da kaçıracak etrafı da kirletecek ama bu geçici bir süreç sonunda Öğ-re-ne-cek.. 

   Tabii ki bu söylediklerim tuvalet eğitimi almaya hazır hale gelmiş, aşağıdaki belirtileri gözlemlediğiniz çocuklar için geçerli:

*Çocuğunuzun altı 2saat kadar kuru kalıyorsa, tuvalet saatlerini anlıyabiliyorsanız.
*Altına yaptığında rahatsızlık duyuyorsa.
*Kakasını yaparken saklanma gibi belirtiler gösteriyorsa. (illa olsun diye beklemeyin benim kızlarımda olmadı, biraz utanma duygusuyla da alakalı sanırım:)
*Pantolonunu kendisi giyip çıkaracak kadar kas gelişimi gerçekleştiyse.


  Eğitime başlamadan bir süre önce kullandğınız bez kalitesini biraz düşüreek veya daha seyrek altını değiştirerek artık bezin okadar da konforlu gelmemesini sağlıyabilirsiniz.

  Mümkünse birsüre halılarınızı kaldırın çünkü herhangi bir durumda yerleri dezenfekte etmek halıdan daha kolay olacaktır..

  Ben lazımlıkla öğretmeye pek taraftar değilim ve kullanmıyorm çünkü onunla öğrendiği taktirde tekrar ayrıca  tuvalete alıştırmaya çalışacaksınız.. Onun yerine ilk etapta tuvalete özendirme çalışmaları yapabilirsiniz.. Evdeki diğer bireyler kullanırken abartılı reklam yaparak:)) ya da sevdiği çizgifilm kahramanlarının stickerlarını tuvalete yapıştırarak cazip hale getirebilirsiniz.

  Bir, iki hafta böyle tuvaleti özendirip ara ara oturtarak yine bez kullanmayı kesmeden sadece tuvaleti sevdirme çalışması yapabilirsiniz.

 Sonra gerçekten eğitime başlamadan önce mutlaka 4/5tane alıştırma kilodu edinin. (Bunlar normal kilot gibi çiş i direk dışarı çıkarmadan bayağı bir çekiyo ama tabii ıslaklığı da çocuğa hissettiriyor yani iyi bir kurtarıcı olacak size..

 Ayrıca bir tuvalet aparatı alabilirsiniz. (klozete takılarak oturma yerini çocuğa göre daha küçük hale getirmeye yarıyor.Çocuğun tuvaletin içine düşme korkusunu da azaltır ama yine de korkuyorsa ayağının altını boşlukta hissetmemesi için ayağının altına bir tabure koyabilirsiniz.)

  Şimdi bütün hazırlıklar tamamsa çocuğunuzun dışkılama saatlerini takip edin yani ne kadar sıklıkta çiş yaptığını, hangi saatlerde kaka yaptığını anlamaya çalışın. Bilmiyorsanız ilk etapta sık sık yarım saatte bir tuvalete tutabilirsiniz. Sabah kalktığında bezi kuruysa hemen tuvalete götürün büyük ihtimalle çişini yapacaktır ondan sonra saatini takip edelirsiniz. Çocuğun söylemesini birsüre beklemeyin bu başlangıçta onun değil sizin başarınız olacak yani nekadar iyi takip ederseniz okadar başarılı olursunuz. Ondan yanlış alarm gelebilir ya da çiş yerine kaka geldi diyebilir, altına yaptıktan sonra söyleyebilir ama yine de çabası takdir edilmelidir.

  Bu süreçte bir süre evden çıkmadan eğitim vermeniz daha yararlı olacaktır çünkü dışarda yeni bir yerde dikkatini dağıtacak çok şey olacağından altına kaçırma olasılığı daha yüksektir.

 Tuvelete çişini ya da kakasını yaptığında ödüllendirme mekanizması da çok işe yarayacaktır ama çok fazla abartmak da zararlı olabilir. Tabii ki kesinlikle kızmak cezalandırmak hiçbir işe yaramıyacağı gibi çocuğun tuvaletten daha da çok uzaklaşmasına neden olabilir. Tuvalete gitmek istemiyorsa zorlamak sıkıştırmak da ters tepki yapabilir. Çocuğun aç ya da uykusuz olmadığı zamanlarda denemek daha etkili olacaktır.Tuvalette her hangi bir şeyden korkup korkmadığını da iyi analiz etmek lazım. (sifon sesi, taharet musluğu ya da tuvaletin içinden korkabilir.)

  Eğer hiçbirşekilde çocuğunuz eğitime karşılık vermiyorsa belki daha hazır olmayabilir bir süre daha beklemenin faydası olacaktır.

  Birden bire hem gündüz hem gece eğitimine başlamak doğru değil, uzmanlar gündüz %80 tuvaleti öğrendikten sonra gece eğitimine geçilmesini tavsiye ediyor.


 Tuvaletini yaparken onu yalnız bırakmamak,  oyalayıcı birşeyler anlatmak ya da bizim oynadığımız gibi sifonu çekip kakalara el sallamak gibi tuvalet oyunları keşfedebilirsiniz. 

Biraz uzun bir yazı oldu ama umarım yeni başlayan annelere yardımcı olur.. 





5 Mayıs 2015 Salı

Yaz geliyor en pratik kilo verme yöntemleri..

Öncelikle şunu söylemeliyim ki bu işte uzman değilim ve verdiğim yöntemleri doktorunuza danışmadan uygulamayınız sonuçta her bünye farklıdır...

Herkesin diyet anlayışı, iradesi ve kilosunun kırılma noktası da değişiklik arz ediyor tabii..
örneğin benim diyetisyen eşliğinde hangi öğün ne yiyeceğime karar verilip onu uygulamam imkansız.. O yüzden bana en pratik gelen rejim şekli akşam yemeyi kesmek oluyor.. Sebebi de çok iradeli olmamdan değil tam aksi iradesiz oluşumdan kaynaklanıyor nasıl mı şöyle ki.. Diyetisyen eşliğinde kilo vermeye kalksam neyi hangi öğünde nekadar yiyeceğime o karar verecek ben uygulayacağm(ki o beni bozar 😁😂) diğer yöntemle akşam yemeğinden sonra  hiç birşey yemiyorum ve canım bişey istediğinde yarın gündüz yiyeceğim diye düşünüyorum böylece kendimi fazla hırpalamadan rejimimi sürdürmüş oluyorum. (Çoğu zaman ertesi gün gündüz olduğunda canımın istediği şey aklıma bile gelmiyor veya zamanla midem küçülüyor daha az yiyorum.)

Önceleri akşam 19:00dan sonra oruç tutar gibi bütün yeme olayını kesiyordum öyle ki çocukların yiyeceğinin sıcaklığuna bakmak için bile ağzıma sürmeden.. . Daha sonraları yatmadan 1saat önce pul biberli light yoğurt yedim yağ yakıyor ve metobolizmayı hızlandırıyor diye..

Sonraları akşam19:00dan sonra yememenin kilo kontrolü sağladığını yani sadece kilo aldırmadığını,  saat 17:00den sonra yememekle kesin kilo verildiğini duydum ve yaklaşık 1aydır da bu yöntemi uyguluyorum ki normalde kilo vermeye karşı dirençli bir vücudum olmasına rağmen bu sürede 3kilo verdim  ve gören herkes çok zayıfladığımı söylüyor.

Tabii ki  benim için en büyük değişim su içmeye başlamam oldu sanırım bunun da çok büyük katkısı oldu.. Önceden hemen hemen  hiç su içmeyen ben şimdi günde 1,5lt kadar su içiyorum ki benim için gayet iyi bir skor😉

Akşam yemeklerinde de saat 17:00de  bir gün yağsız tavada göğüs yanında salata, bir gün köfte yanında salata veya balık yanında salata şeklinde haftada 3/4gün yapmaya çalışıyorum diğer günler sebze yiyorum ama yanında pilav veya makarna olmadan. (ki önceden onlarsız doymazdım.) haftasonu pazar günü de tatil oluyo bana genelde...

Şekersiz çay içmek de kesinlikle yapamıyacağım bir şey diyodum ki onu da başardım..

Bir de sabah uyanınca aç kanına limonlu ılık su veya ingiliz karbonatlı ılık su  içiyorum bu da yağları eritiyor..

Elimden geldiğince de yürüyüş yapıyorum gün içinde.. Aslında  istediğim  bölgelerden kilo vermem için düzenli spor yapmam da lazım bakalım gün geçtikçe uygulamaları arttırmaya çalışıyorum.

Bu saydıklarımı yaparak bu sürede çok daha fazla kilo veren olabilir ama herkesin bünyesi farklı işte kolay veremiyorum çabuk da almıyorum. Yine de en önemli olan şey sürekli kontrolü sağlayabilmek..




Bebek arabası seçerken baston mu travel mı tartışmasına son... her ikisi de.



   İki çocuklu ve ikisiyle de bebek arabasını maksimum ölçüde kullanmış bir anne olarak yeni araba alacak arkadaşlara tecrübelerimi paylaşmak istedim.

Baston mu travel mı almalı tartışmasına ben direk avantaj ve dezavantajlarından bahsederek açıklık getireceğim.

Baston bebek arabası:

Bildiğiniz gibi kolayca katlanıp baston gibi uzun bir sopa haline gelen en pratik bebek arabası çeşididir.  Çok hafifleri ve oldukça basit olanları da var arkaya doğru yaslanılabilen daha ağır ve çocuk için biraz daha konforlu olanı da var. Ben 2.kızıma hamile kaldığımda büyük kızım 1.5yaşında olduğu için ve normalde travel tarzı oldukça ağır bir bebek arabası kullandığım için ozaman hafifliğinden dolayı çok basit bir baston bebek arabası almıştım.
Avantajı çok kolay katlanması ve hafif olması eğer sürekli toplu taşıma araçları kullanıyorsanız kesinlikle kolay katlanması ve hafif olması büyük avantaj yani annenin konforu için gerekli bir araba çeşidi...



baston tipi en basit modellerden


Travel Bebek arabası:

Bu tür arabalar oldukça büyük ve ağır oluyor ve baston şeklinde katlanmıyor, üstünün koltuğu ayrı çıkıyor alt bölümü ayrı katlanıyor.Arka lastikleri çıkarılabiliyor. Yani bagajı büyük bir aracınız varsa içine sığabilir yoksa bir yer den bir yere götürmek sıkıntı olabiliyor. Bebeğinizle çok uzun süre geziyorsanız bebeğinizin konforu için vazgeçilmez diyebilirim. Ben esasen travel tarzı büyük bebek arabalarını kullanma taraftarıyım.

Ben araba alırken çok tereddütte kalmıştım internetten çok araştırdım sonunda hollanda dan firstwheels diye bir araba getiren biriyle tanıştık. (maalesef şuan o işi yapmıyor) Aynı markanın Türkiye de satılanlarını gördüm ama bana burdakilerin malzemesi okadar kaliteli gelmedi.  O zaman tanınmış markaları almakta kararlıydım ama bu araba çok hoşuma gitti ve iyi ki bunu almışım heralde bizim en büyük şansımız oldu...Kesinlikle çok sağlam anne ve çocuk için acayip konforlu(arka lastikleri çok büyük ve şişirme lastik olduğu için hem siz kullanırken araba çok kolay sürülüyor hem de çocuk için yoldaki sarsıntıları hissettirmiyor.)Koltuğu da ister anneye doğru ister dışarı bakacak şekilde takılabiliyor.

Kızlarım bebekken maxi cosi nin anakucağını takarak kullandım. (bunun için aparatı var arabaya takabiliyorsunuz) Sonra çıkarıp kendi arabanıza araba koltuğu olarak maxi cosiyi takabiliyorsunuz çocuğu arabadan çıkarıp uyandırmaya gerek kalmadan...Firstwheels in ilk 6ay için ayrı koltuğu da vardı ama biz maxi cosiyi almıştık oyüzden istemedik. Ben ilk kızım bebekken almıştım sonra ikisinin arası yakın olduğu için ikisini beraber bindirip bir de üstüne birdünya market alışverişi yapıp alt sepetine dolduruyordum. Hergün elimizin altındaydı max 18kilo yazıyo ama biz rahat 25kilo taşiıyoduk tık demedi maşallah😢😨
Fiyat olarak da bazı markaların bastonuyla aynı fiyattı  yani biz 4sene önce 400tl ye almıştık ki bu kalitede bir araba için gerçekten bedava..
Üstelik diğer arabalar gibi koltuğunun kumaşı terletmiyor ve koltuğu 3kademeli yatırılıyor. Koltuğunu çıkarıp altını ayrı katlıyorsunuz  ama dediğim gibi yine de fazla yer kaplıyor tabi..

Benim tavsiyem siz de benim gibi ikisini de bulundurun gerektiği zamanlarda bastonun avantajlarından yararlanırsınız ama sürekli elinizin altında olucaksa bence  kesinlikle çocuğun konforu için travel bir araba bulundurmalısınız.

travel model arabada kızlarımın ikisini de bindirdiğim pozisyon. 



4 Mayıs 2015 Pazartesi

Bitter in dibine vurmak isteyenlere... Yok böyle bir lezzet!!



Çikolatalı fıstıklı Pasta

Malzemeler

Uno kakaolu pastaban
dr oetker toz çikolatalı sos
Hazır sıvı krema
100gr  bitter çikolata
damla çikolata
dilediğiniz kadar tane antep fıstığı
500ml+keki ıslatcak kadar süt

Yapılışı:

Sıvı kremayı ocakta hafif ılıtın ama kaynamamasına dikkat edin. Ilık olunca içine parçaladığınız bitter çikolataları atın ve iyice eriyene kadar karıştırın.O soğuyana kadar Pastabanın iki tarafını da sütle biraz ıslatın ve iki tarafına da çikolatalı kremanın yarısını sürün. Dövdüğünüz fıstıkların yarısını koyun üstüne pastabanın ikinci katını kapatın üstüne kremanın diğer yarısını sürün biraz dolapta soğuduktan sonra tarifine göre yaptığınız ve soğuttugunuz çikolata sosunu iyice üzerine sürün. Biraz daha dolapta soğuttuktan sonra üzefine dilediğiniz kadar damla çikolata ve fustık serpebilirsiniz.

1 gece buzdolabında beklesin.. afiyet olsun😊😍




25 Mart 2015 Çarşamba

Taşınmak denen korkulu rüya..


 Uzun zamandır bişeyler yazamadım nereye kayboldun?  dediğinizi duyar gibiyim ama geçerli sebeplerim var.. Taşınmak denen korkulu rüyamla uğraşıyordum. Nihayet taşındım, yerleştim tam kendimize geldik derken ailece sırayla salgın hastalıklarla uğraştık.. 

Size biraz taşınma maceramdan ve yaşadıklarımdan bahsetmek istiyorum umarım taşınacaklara da biraz ön bilgi olur. 

Aylar öncesinden nasıl yapıcaz nasıl toparlanacağız diye endişeler başlamıştı bizde.. Daha önceden de tecrübemiz olmadığı için ve ikiz gibi iki çocukla nasıl altından kalkacağız diye çok kaygılıydık.. İşte bu yüzden eşim anahtar 🔑 teslim bir firmayla anlaşalım dedi. (yani onlar kolileyip yerleştirsinler) 

Nasıl olucak, çok masraflı olacak diye ikilemde kalırken fiyatı uygun olan bir firma bulduk üstelik eşimin bir arkadaşının evini taşımışlar ve çok memnun kalmışlar. Biz de onların referansıyla o firmada karar kıldık. 

Ben biz mi toplansak firma mı toplasa diye çelişki içindeyken salondaki dolapta olan kırılcak eşyaların bir kısmını kolilemiştim baktım çocuklarla olacak gibi değil sonunda firmayla anlaştık. 

Anlatılanlara inanmak zor geliyordu ama gerçekten sadece özel eşyalarımızı aldık ve geldiler herşeyi paketlediler. Demir kilitli dolapları var içinde asılacak yeri var ve gardolaptaki kıyafetlerinizi ona asıp öyle götürüyorlar.Büyük varil gibi şeylere mutfak eşyalarınızı bardaklarına kadar kat kat gazeteye sarıp koyuyorlar. Koltuklarınızı ve diğer büyük eşyalarınızı büyük naylonlara sarıyorlar böylece taşırken zarar görmüyor. 

Buraya kadar çok mutlu oldum herşey yolundaydı fakat taşındıktan sonra beklediğimiz gibi eşyaları yerleştirmediler. Gardolapları beyaz eşyaları söküp takıyorlar ama dolapların içini yerleştirmeyip akşam oldu diye üst üste yığdılar. 

Artık bizim eşyalarımız çok fazla olduğu için yetiştiremediklerinden mi bilemem çünkü eşimin arkadaşının evinde öğleden sonra yerleştirip işlerini bitirmişler bizde akşam oldu yığdılar yine de zor bitti. 

Onu bunu bilmem de benim en çok korktuğum şey başıma geldi. O eşyaları üstüste görünce aklımı kaçıracaktım nerdeyse. Hala gözümün önüne geldikçe şaşırıyorum nasıl yerleşti ve düzene girdi inanılır gibi değil. Tabii ailemin, kayınvalidemin, kayınbabamın yardımları olmasa hiçbirşey yapamazdım. 

Diyeceğim o ki taşınmadan önce iyice detaylı araştırmak gerekiyor çünkü herkesin memnuniyet ölçüsü çok farklı oluyor. Çok profesyonel olan vitrinine kadar dizen firmalar varmış ama tabii onların fiyatı da bir hayli yüksek oluyor. Yani anlıyacağınız biraz yorulmayı, biraz rezilliği, sinir bozukluğunu göze almak gerekiyor çünkü hiçbir taşınma kolay değil.. Herşeye yeni evde yer bulmak,  yerine oturtmak bile hayli zaman alıyor.. Ne diyelim başına gelen herkesin Allah yardımcısı olsun.. Merak etmeyin imkansız gözükse de herşey zamanla yerleşiyor 😨biraz sabır😊😀



10 Şubat 2015 Salı

Bebeğim için çorbalar...Pazaryeri çorbası


   Hepimizin çocuklarımız için ne bulursak karıştırdığımız bir sebze çorbası tarifimiz vardır ama bir de lezzetli bir şey çıktıysa ortaya işte o extra mutluluk olur biz anneler için..işte ben de bu sebepten bugün bu denli karıştırararak ortaya lezzetli bir çorba çıkmasının ilk şokunu atlatınca hemen tarifi paylaşmak istedim..

Malzemeler

1Su bardağı kadar tavuk suyu(et suyu da kullanabilirsiniz. )
Bir miktar didiklenmiş tavuk
1Küçük patates
1Küçük havuç
Yarım dal pırasa
4/5Dilim kereviz
1Büyük diş sarımsak
3/4Adet mantar(2yaşından büyük çocuklar için)
1adet yeşil soğan
1/6 Demet maydanoz
1/4 Demet dereotu

Yapılışı

Yeşil soğan,dereotu ve maydanoz hariç bütün malzemeler doğranıp iyice yumuşayana kadar pişirilir..daha sonra yeşillikler içine atılıp 5dk kadar pişirilir ve altı kapatılıp blenderdan geçirilir.(Fazla su koymadığım için koyu kıvamlı oldu o yüzden prinç/bulgur/un koymaya gerek duymadım.Tavuk da olduğu için az miktarda  taze  yapmaya çalıştım.)

Tabağa koyduğunuzda bol da limon sıkabilirsiniz siz de yiyebilirsiniz şifa kaynağı ve oldukça lezzetli..

Afiyet olsun..


21 Ocak 2015 Çarşamba

Şifa kaynağı Hamsi Çorbası....



Malzemeler:

1 büyük kuru soğan
4/5 diş sarımsak
2 çorba kaşığı mısır unu ya da normal un
1 veya 2yemek kaşığı domates sosu ya da 1/2 yemek kaşığı domates salçası
1/4 Kg ayıtlanmış kılçıkları çıkarılmış hamsi
sızma zeytinyağı
Dereotu
tereyağı
Tel şehriye

  
Yapılışı

 Doğranmış kuru soğan ve 3diş sarımsağı yağda kavurun sonra içine 2 çorba kaşığı unu ekleyip biraz daha kavurun.

 içine domates sosunu veya salçayı ekleyip suyunu ekleyin.(çok fazla koymayın suyunu gerekirse ilave edersiniz.)
topaklanmasın diye çırpıcıyla karıştırarak 5-10 dk kadar pişirin.. isterseniz 1 çorba kaşığı tel şehriye de ekleyebilirsiniz..


 Ayıtlanmış, yıkanmış hamsileri tencereye atmadan önce cam bir kaseye koyup üstünü kapatıcak kadar kaynamış sıcak su koyun ve 5 dk kadar bekletin süzün ve  bu işlemi bir kere daha tekrarlayın.. sonra çok da küçük olmayacak şekilde
doğrayın... tencerede pişerken de biraz  parçalanıyor..

Doğranmış dereotu, 2 diş ezilmiş sarımsak tuz ve balıkları ekleyin..

Yarim limonu içine sıkın ve biraz  limon kabuğu rendeleyip  onu da  içine ekleyin 15-20dk pişirin... arada karıştırmayı ihmal etmeyin..
Koyuluğuna bakarak çok koyuysa  su ekleyin...

En son karabiber ve bir tutam zerdeçal ekleyin.. ocağı kapatmaya yakın sızma zeytinyağı ve  tereyağı da ekliyebilirsiniz ama çok fazla olmasın yağlı olabilir..


Afiyet olsun...

13 Ocak 2015 Salı

İddia ediyorum bu tarifle brokoli sevmeyen kalmayacak!!




Cok iddiali bir başlık olmadı gerçekten oyle...deneyince hak vereceksiniz..

Nasıl bu kadar emin olabiliyorum onu da söyliyeyim çünkü benim kadar brokoliden tiksinen bir insan daha görmedim ve ben bu tarifte brokolileri farketmeden yiyebiliyorsam eminim sevmeyen kalmayacaktir...

Tarif çok basit..
Malzemeler;

Brokoli;)
1Salatalık
Havuç
Az dereotu
Kırmızı turp
Yoğurt(süzme yoğurt olursa daha iyi)
Mayonez
1diş sarımsak.

Yapılışı;

Küçük bir demet brokoli köklerinden ayrılıp kalın sapları kesilerek küçük parçalara ayrılır..(küçük ağaçcıklar şeklinde olmazsa sapları sert kalır.)Brokoliler  hiç su konulmadan sadece yıkayıp o ıslaklıkta bırakılarak tencereye konulur,ağzı kapatılır ve kısık ateşte kendi suyunda(ve vitamini ölmeden)10/15 dakika kadar haşlanır.(sararmiyacak kadar.)
İsteğinize gore 1 veya2 havuç rendelenir.1küçük kirmızı turp rendelenir.1salatalık da rendelenir.Dereotu ince doğranır.Havuçlar,salatalık ve turp rendesi çiğden olmak üzere hepsi karıştırılır.Yoğurt ve mayonez zevkinize göre dilediğiniz kadar koyabilirsiniz ben mayonezini az koydum.1diş de sarımsak ilave edin.Yoğurdu süzme yoğurt kullanmayacaksanız yiyeceğiniz kadarına koyarsanız iyi olur çünkü hemen sulanıyor.
Hepsi bu kadar..Afiyet olsun..

8 Ocak 2015 Perşembe

Tatilde cocuklari evde tv karsina kilitlemeye hayir!!


Kesinlikle anneler icin ozellikle de 1 den fazla cocugunuz varsa buyuk kolaylik cocuklari tv karsisina oturtmak..Ozellikle boyle kar tatilleri ya da haftasonu tatillerinde cocuklar birarada olunca kafasi kaldirmiyor insanin..

Ama hayir! cocuklarin beyni uyusmus bir sekilde agzi acik hic sesi cikmadan saatlerce tv karsisinda yerinden kalkmadan OTURMASİ(!) onlarin tabiatina ters birkere...uzmanlarin uyarmasina hic gerek kalmadan birseylerin yalnis oldugu burdan yeterince belli degil mi?

Evet butun evi birbirine kattiklari dogru..
Koltuklarin ustunde gezdikleri koltuk mindellerini indirip kendilerine ev yaptiklari,sandalyelerden tren yaptiklari da dogru..

Yemek yapana kadar 10 kere iceri kosup asayis berkemal mi diye baktigim,ya da onlarin mutfaga tesrif edip koca bar sandalyelerini tezgahin onune cekip yemek yaparken tuz koyucam ben de karistiricam diyerek kralice ari ve isci arilar seklinde yemek yaptigimiz da tamamen gercek...

Evdeki herseyin cocuklara oyuncak olma potansiyelinin arttigi(ustelik okadar oyuncaklari olmasina ragmen) ,aksesuarlarinizin,tokalarinizin hatta mutfak esyalrinizin da "oo bununla bir oyun yapabilir miyim"diyerek alindigi ve zamanla  elinizden kayip gittigi de hiic abarti degil..

Tv karsisinda (zararsizca!) otursalar Kendinize ayirabileceginiz zamanda onlarla aktivite yapmak durumunda kaldiginz da tabii ki dogru...

10dakika guzel oynasalar 11. Dakikada ciglik cigliga cekismeler esliginde sinirlerinizin bozuldugu ya da butun gun sarkilar dinleyip kafanizin sistigi de maalesef cok dogru...

Ama bunlarin hepsi zaten normal olan olmasi gereken seyler degil mi? Onlarin her yeni oyun bulma cabalari,kendilerince ortaligi dagitip aktiviteler yapmalari gelisimlerinin bir parcasi degil mi?

Tabii ki gunde 1saat cizgi film haklari var onda da icinde interaktif uygulamalar olanlari( soru sorup cevap bekleyen ve cocugun da katilarak biseyler ogrenmesini saglayanlar) tercih ediyoruz.Sure kisa olunca onun da bir degeri oluyor transa gecmis gibi bakmiyorlar,birseyler ogreniyorlar ve en onemlisi alisinca surekli tv nin acilmasini istemiyorlar bile..

Varsin dagitsinlar ortaligi cizsinler duvarlari,salonun ortasina kirpsinlar kagitlari...hemen sinirlenmeden once durun 1dakika ve  soyle dusunun duvarlar silinir,yerler de bir supurgeye bakar..deger mi minik kalpleri kirmaya?

Ya da siz sabah kalkinca ilk is tv yi acin cocuklari da karsisina oturtun,siz de rahaaat rahat isinizi yapin,keyfinize  bakin arada akliniza gelirse cocugunuzu koydugunuz yerde bulursunuz nasilsa..eh hic olmadi arada miruldanirlarsa hemen baska bir cizgi film kanali acar ya da en iyisi tableti tutusturuverirsiniz eline susturucuyu takmis olursunuz..sonra da cocugum niye hircin,asi oluyor,hicbiseyden memnun kalmiyor demeyin...ya da yarin obur gun okula gittiginde parmak kaslarinin gelismemis olmasina resim yerune cop adam bile cizemeyisine,makas tutamayisina en onemlisi de zihinsel becerilerde yasitlarindan geri kalisina sasirmayin lutfen...

Secim sizin ama gelecek onlarin...

3 Ocak 2015 Cumartesi

Eyvah artik kizima BİTANEM diyemiyecegim!!

 
  O kadar da degil demeyin Bir den fazla cocugunuz varsa  tam da okadar hassas bir konu cocuklarin arasindaki esitligi koruma konusu..

  İkinci kizima hamile oldugumu ogrendigimde buyuk kizim Serra ya karsi hissettigim ihanet ve haksizlikla karisik duygular esliginde ilk aklima gelen soru ..."eyvah artik kizimi birtanem diye sevemiyecek miyim?" oldu..(cunku iki tane olucaklar basit mantik:))

  Sorun olmadi simdi birtanecik Serram,birtanecik Azram diye seviyorum....

  Serra 1,5 yasindayken annelikle ilgili bir seminere gidiyordum..ordaki derslerden birinde Psikolog, cocuklar arasi adalet konusunu  anlatirken "her cocuk esit sevilor diye birsey yok yani annelerimizden duydugumuz 5parmagin 5i bir sozu koca bir yalan" demisti ve buyuk sok yasadim cunku biz kucukken anneme nezaman  anne hangimizi daha cok seviyosun ?diye sorsak onunla yalniz da olsak hep "5parmagin 5i bir fark olur mu hic kizim "derdi ve ben gercekten ogune kadar her anne baba icin oyle oldugunu dusunuyodum..

  Suan benim de İki kizim var ikisini de esit seviyorum oyle bir fark hissetmiyorum ama bazi cocuklariniza karsi hassasiyetiniz daha farkli olabiliyor o bir gercek..Bunu bir cok kiside de gozlemliyorum sanirim anneler daha zayif,daha korumaya muhtac oldugunu dusundukleri cocugunu ister istemez daha bir sarip sarmalama ihtiyaci duyuyorlar..Eminim o gun derste kastedilen de buydu yoksa ben hala sevgi anlaminda cocuklari arasinda ayrim yapan kimseyi dusunemiyorum..

  Psikologumuz devam etmisti "ama esit davranmak zorundasiniz ve  birebir de olsaniz herzaman cocuklariniza onlari esit sevdiginizi soylemelisiniz" demisti..( icimden  heralde yani ben seni daha cok seviyorum aslinda diyecek halimiz yok derken siniftaki annelerden hem de bir kaci! ben hangisiyle yalnizsam  "hangimizi daha cok seviyosun"diye sorduklarinda "seni daha cok seviyorum" diyorum dediler oyle bilsin sevinsin diyeymis.(?) sok oldum nasil boyle dusunebilirler diye...


 Daha ikinci cocugunuza hamile kaldiginizda icinizden adalet hesaplasmalarina basliyorsunuz zaten ki gercekten cok onemli bir mesele..Cocuklarimizi operken bile bu adaleti korumak gerekiyor bence..biri bir an bir sirinlik yapti iciniz kaynadi sarilip opuverdiniz o an hic bekletmeden baska zaman da onu opuyorum demeden hemen digerini de opmek gerekiyor..
Cocuklar zaten herseye okadar dikkat ediyorlar ki inanilir gibi degil ..yani hic tahmin etmediginiz durumlarda bile kendilerince farkli anlamlar cikarabilirler..

 Bazen planlanmadan gelen 2.supriz cocuk, hele de ikisinin arasi cok yakinsa insana cok farkli duygular hissettirebiliyor ilk cocuga karsi(aynen yasadigim durum)yani sanki ne yaparsaniz yapin ilk cocuga olan haksizligi ortadan kaldiramiyacakmissiniz gibi..Bunun ileri boyutunda planlanmadan gelen 2.cocuk bilinc altinda suclaniyor cunku ilkinin emzirilme hakkini,evdeki hakimiyetini,tek kendiyle ilgilenen annesini,babasini,oyuncaklarini,herseyini elinden almis oluyor.....ve bilincaltindaki bu dusunce farkinda olmadan hep ilk cocukla ilgilenilme ona karsi daha hassas davranma ama ikinci cocugu hep dislama ve ona sert davranma, hep suclayici bakis acisi ve bunlarin sonucunda hircin,yaramaz diye adlandirilan bir cocuk..

  Tek cocuk yetistirmek, dunyanin merkezine onu koymak,butun hayatinizi ona gore ayarlamak anne baba icin de cocuk icin de en ideali gibi gozukebilir... fakat isin ic yuzune baktiginizda her nekadar ikisine yetmek,adil olmak,ikisiyle de zaman gecirmek ozel olarak ilgilennek,ayni imkanlari sunmak  inanilmaz zor olsa da ,klasik olucak belki ama onlari kardesligin guzelliginden mahrum birakacak kadar zor olmasa gerek..